28 Şubat 2013 Perşembe

Yaşamsal İlkeler & Richard Wilkins

Yaşamsal İlkeler & Richard Wilkins

  • Gerçek değişim kimi eski şeyleri farklı görmeye başlamaktır.
  • Pencerenizin camı kirliyse dışarı çıkıp manzarayı parlatmanız boşunadır.
  • Eğer siz kendinizi sevmiyorsanız başkası neden sevsin.
  • Ana babanız doğumunuzdan sorumludur, yaşamınızdan değil.
  • Eğer kendinize yön arıyorsanız yolunu kaybetmiş birine sormayın.
  • Dostluk, ayrı oldukları zaman insanları birlikte tutar.
  • Fedakarlık çiçeğin köküdür.
  • Geçmişi bir kitap gibi kullanın, eviniz gibi değil.
  • Birçok insan hayatinin büyük bölümünü olduğundan farklı görünebilmek için heba eder.
  • İlerlemenizin önündeki en büyük engel kendinize güvensizliğinizdir.
  • Acı, mutluluğa göre daha çok şarkı bestelemiştir.
  • Her davranışında başkalarının onayını arayan kimseler hayatın birçok güzelliğini ıskalar.
  • Satıhta hazine bulamazsınız.
  • Kahkaha ruhun dansıdır.
  • Mucize, enerjinizi korkularınızı değil rüyalarınıza verdiğiniz zaman baslar.
  • Karşınızdakini dinliyor musunuz, yoksa konuşmak için sıra mı bekliyorsunuz?
  • İkiyüzlülük sadece sahibi tarafından görülemez.
  • Hayatınızı bir para kazanma denemesi olarak kullanmayın.
  • Cennete gitmenin iki yolu vardır  1) Gerçekten öldüğünüz zaman 2) Gerçekten yaşadığınız zaman
  • Gerçek zenginlik vaktinizi insanlara vermektir, para karşılığı satmak değil.
  • Müziği notaların arasındaki sessizlik yaratır.
  • Mutluluk makineye benzer. Ne kadar basit olursa o kadar az bozulur.

25 Şubat 2013 Pazartesi

Doktor ve Doktor

Herşey dişimin ağrıması ve artık yemekleri çiğnemekte zorlanmaya başlamamla başladı. Diş hekimine gittim. Evime yakın, çalıştığım kurumla anlaşması olan, lobisinde ankara sosyete dergilerinin bulunduğu, bol mermerli, bol spot lambalı bir merkez....Daha çok sosyete kuaförüne benziyor. Hiç bir şey göründüğü gibi değildir. önyargılı olmayalım...Devam....

Röntgenler çekiliyor. yapacakları işlemleri anlatıyorlar. Daha önce gittiğim diş hekiminin dişimde kanal tedavisi iğnesi bıraktığı ortaya çıkıyor. O dişi tedavi ediyorlar.(!) Kanal iğnesini çıkarmak için ameliyat lazım deniyor, kanım donuyor. Ben "çok acil bir durum değilse sonraya bırakalım" diyorum. "Ama bütün bunları ödüyor kurumunuz" diyor. Kurum ödüyor diye sünnet mi edeceksin be adam! Hazır değilim. Korkuyorum. Öyle bir anlatıyor ki normal gelmeye başlıyor ameliyat. Ama önce diş bir tedavi edilecek. Neyse dişime ilaç koyup, hafif ağrı olabilir deyip gönderiyorlar. İlk başta herşey normal, çünkü yüzümün yarısını hissetmiyorum zaten. Uyuşukluk geçiyor ve azap başlıyor. Ağrıdan napacağımı şaşırıyorum. Ağrı kesicileri leblebi gibi yutuyorum, bana mısın demiyor.  Doktoru arıyorum, "dişim ağrıyor" diyorum.
"Beklediğimiz bir durum" diyor.  Valla benim beklemediğim bir durum...Gece deli gibi evde dolaşıyorum, ağrı kesiciler sadece 1 saatlik ağrı araları veriyor. Ertesi gün tekrar gidiyorum. Ağrı kesici iğne yapıp gönderiyorlar. Sürekli bir "beklediğimiz bir durum" safsatası...Cuma günü akşam saat 8de ağrı geri geliyor. Yüzüm şişmeye devam ediyor. Uykusuzluk ve yorgunluktan bu sefer başka yerlerim ağrıyor. Cumartesi sabahı tekrar gidiyorum. Bu sefer başka bir doktor müdahale ediyor. Daha önce kanal tedavisi yapılan dişi kurcalıyor da kurcalıyor. Sonra farkediyor ki ağrıyan bu diş değil, hemen yanındaki!!! Daha önce beni tedavi eden doktora soruyor: "Buna neden dokunmadınız?" Hafif bir şaşkınlık sonrasında, hatasını laf salatası yaparak gizlemeyi adet edinmiş insanların kıvarklığıyla bir şeyler saçmalıyor. Kadın "kaç tane antibiyotik içtiniz" diyor? Antibiyotik mi? "Antibiyotik vermemiş miydik size?" diyor kıvrak diş hekimi. O kadar yorgun ve uyuşuğum ki ters ters bakıyorum ya da çabalıyorum. Kadın doktor başlıyor kanal tedavisine...Apseli dişe kanal tedavisi... Hadi bakalım...buna da tamam...Kadın doktora tedaviden beklentimi açıkça söylüyorum: "sadece uyumak istiyorum." uyuşuk yanak, geri gelen ağrı...Pazar sabahı ağrıdan ağlamaya başlıyorum. Bayındır Acil de buluyorum kendimi...Acildeki "doktor" doktor o kadar tatlı ve şefkat dolu ki kadına sarılıp ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Dövüş kulübündeki Edward Norton'ın Bob'un göğüslerinde ağladığı sahneye ramak kalıyor. Yine  bir ağrı kesici iğne...

Pazar gecesi ilk defa aralıksız 5 saat uyuyorum. Uyanıyorum ki yanağım hala şiş, ağrım geri gelmiş. Aynada "Rihanna'nın dayak yemiş fotosu"na benzer bir görüntüyle karşılaşıyorum sürekli. Sinirlerim iyice bozuluyor.Aile hekimine gidiyorum. Malum sağlık sorunlarımızda yardım alacağımız kişi!!!!

Uzun süre sıra bekliyorum. Odaya ilaç mümesili giriyor, çıkmak bilmiyor. Sonra doktorumuz telefonla konuşuyor. Sabret gönüüül!.. İçeri giriyorum. Doktor yüzüme bakmıyor. "Oturun" diyor. Oturuyorum. Kadın nihayet yüzüme bakıyor. Küstah ve azarlayan bir tavırla "Buraya neden geldiniz? Yüzünüzün halini farkında değil misiniz? Dişçiye gidin" diyor. Şok! Hastayım ve doktorun odasından kovuluyorum. Nereye gideceğimi bilmediğim için danışmak için geldiğim aile hekimini odasından...Günlerdir çektiğim sıkıntıdan elim kolum titremeye başlıyor. "Ben size bir derdimi anlatıyım, ondan sonra karar verin" diyorum. Başlıyorum anlatmaya. Ben özel dişçi de tedavi oluyorum. Onların rapor verme yetkileri yok, ama benim de işe gidecek durumum yok, görüyorsunuz halimi, ben sizden bu durum raporlayacak resmi bir evrak.... demeye kalmıyor. "Siz rapor istediniz diye size rapor mu vereceğim?" diye bağırıyor. Tepemin tası atıyor. İkinci seferdir size geliyorum her gelişimde kötü davranıyorsunuz. Buna hakkınız var mı diyorum?" .Cevap kendisinden beklenen kalitede oluyor. "Gidin kendinize iyi davranacak doktor bulun! Çıkın dışarı!" elini sallayarak...Yaşadığım şeye inanamıyorum. Erhan'a bakıyorum. Ağzı açık bana bakıyor. Gözüm kararıyor, titremeye başlıyorum. Kadına öyle bir bağırıyorum ki kendi sesime şaşırıyorum. Deli kuvveti denen şeyi bizzat yaşıyorum. Sağlık ocağından çıkıyoruz. Haydi başka bir sağlık ocağına... Veeee "doktor" olan bir doktor var karşımda. Beni muayene ediyor, sorularımı cevaplıyor. Kullandığım ilaçların yan etkilerini gidermek için önerilerde bulunuyor. Başka bir evrendeyim.İnanmıyorum. Hangisi gerçek acaba?

Şimdi elim yanağımda napacağımı düşünüyorum? Doktora gitmek yada gitmemek...İşte bütün mesele bu! Küçükken Bartın'da bir komşumuz vardı, kısırlık tedavisi görürken akıl sağlığını yitirmiş bir teyze...Bir keresinde kendisine gazete kağıtlarıyla dolgu yapmış, rahatsızlanınca hastaneye kaldırılmıştı. Onun yaşadığının yanında benim ki lolipop kalır ama çıkış noktasını da anladım sanırım... :/

24 Şubat 2013 Pazar

En sevdiğim film karakteri...Eowyn...

En sevdiğim film karakteri...Eowyn...


Aragorn: Neden korkarsınız, leydim?

Eowyn: Bir kafes. Kahramanlık şansın, arzu ettiklerin yitip gidene kadar, parmaklıkların arkasında kalmayı kabullenmekten ve orada yaşlanmaktan,  korkarım.

22 Şubat 2013 Cuma

Chuck Palahniuk

- Bu hayat bana, insanların çoğunun gülemediği için ağladığını, susamadığı için konuştuğunu ve laf olsun diye yaşadığını öğretti.

- Birine gününün nasıl geçtiğini sorduğunda bunu sormanın sebebi kendi gününü anlatmak istemendir. Birine aşık olmanın sebebi, onun sana aşık olmasını istemen."



19 Şubat 2013 Salı

William Shakespeare

"Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.
Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz,
Yarına kalacaksa bugün olmaz.
-Bütün mesele hazır olmakta..."

William Shakespeare

18 Şubat 2013 Pazartesi

Paulo Coelho - Simyacı

-"Neden kalbimizi dinlemek zorundayız ?" diye sordu çocuk.
-"Çünkü, kalbiniz neredeyse, hazineniz oradadır."
-"Ama kalbim tedirgin," dedi çocuk. "Hayalleri var, duygusallaşıyor ve üstelik bir çöl kadınına tutuldu. Benden birşeyler istiyor, ve beni pek çok gece uykumdan ediyor, onu düşünürken."
-"Aslında bu güzel. Demek ki, kalbin hala yaşıyor. Kalbini ve dediklerini dinlemeye devam et."
-"Kalbim hainin teki," dedi çocuk simyacıya, "Devam etmemi istemiyor."
-"Bu da mantıklı. Doğal olarak korkuyor, hayalini kovalarken, kazandığın herşeyi kaybedeceksin diye."
-"E peki neden dinleyeyim o zaman kalbimi ?"
-"Çünkü başka türlü hiçbir zaman susturamayacaksın."
-"Yani haince bile olsa yine de dinlemeli miyim ?"
-"Hainlik beklenmedik bir rüzgar. Eğer kalbini iyi biliyorsan, bunu sana hiçbir zaman yapamaz. Çünkü tüm hayallerini ve isteklerini ve onlarla nasıl başa çıkacağını bilirsin."
-"Kalbim acı çekmekten korkuyor," dedi çocuk simyacıya, aysız gökyüzüne bakarken.
-"Ona de ki; acı çekmekten korkmak, acı çekmekten beterdir. Ve hiçbir kalp hayallerini aramaya çıktı diye acı çekmemiştir, çünkü arayışın her saniyesi Tanrı'yla bir saniyelik karşılaşmadır, ve sonsuzlukla..

Herşeyin bir sebebi vardır!


William Shakespeare

"Huzur içinde ellerimi kavuşturuyor ve bekliyorum.
Rüzgara, gelgite ya da denize aldırmıyorum artık;
zamana ya da kadere isyan etmiyorum,
bana ait olan bana gelecek çünkü..."

Can Yücel - Buluşmak Üzere

babama...

Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düsüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
Içine doğdu belki de
Iste çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüge mutluluğa dogru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım

Doğru söze ne denir? - I

  • "Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar." G.Dumant
  • "Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir." Einstein
  • "Sadece iki şey sınırsızdır, evren ve insanoğlunun ahmaklığı, ilkinden o kadar da emin değilim." Einstein
  • "Allah adamı şaşırtınca karısına enişte dermiş." Anonim
  • "Kendi gözüyle gören ve kendi yüreğiyle hisseden çok azdır." Einstein
  •  "Baktın olmayi, bakmayacasun." Laz Atasözü
  • "Asla başka insanlar üzülmesin diye kendini üzme. Unutma, sen kaldırabiliyorsan onlar da kaldırabilir. " Bob Marley
  • "Kendinizi en derin korkularınıza bırakın, o andan sonra, korkunun hiç bir gücü kalmaz ve özgürlüğün korkusu küçülüp kaybolur. İşte o zaman özgürsündür." Jim Morrison
  • "Telafisi en güç şey, dikkatsizlik sonucu kırılan kalplerdir. İş işten geçtiğinde mazeretler tedavülden kalkar, kıran da kırılan da piç gibi ortada kalır." Emrah Serbes
  • "Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatının gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir." William Shakespeare
  • Arzu ettiğin şeyler, beklemekten vazgeçtiğin anda gerçekleşir. Bu; hayatın 'sen bakarken soyunamıyorum' deme şeklidir. k.iskender
  •  Birisini unutmak zorundaysanız bunu sindire sindire yapın. Aklın zamansız öldürdükleri, yürekte amansız dirilirler. Paul Auster 
  • Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterli. Karl Marx
  •  İlaç göndermeye karar vermiştik Afrikaya…Ancak hepsinin üzerinde tok karnına yazıyordu...!! Charles Bukowski
  • Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun...montaigne 



NEYZEN TEVFİK - ANILAR - 1

NEDEN

Fahreddin Kerim Gökay, konferans veriyormuş. Konu; içkinin zararları. Bir ara dinleyicilere sormuş:

- İki kovadan birine rakı, birine su doldursak ve bir eşeğin önüne koysak hangisini içer?

Dinleyenler hep bir ağızdan:

- Suyu

Gökay tekrar sormuş:

- Neden?

Neyzen Tevfik seyirciler arasındaymış,cevaplamış;

- EŞEKLİĞİNDEN.

Millletvekili olduktan sonra bu fıkrayı Ahmet Rasim Bey, Atatürk’e anlatmış, onun da çok hoşuna gitmiş.

Bir akşam Atatürk Çiftlikte içerken civarda bir köylü çocuğu yan yan bakarak dolaşıyor.
Çağırıp sormuş:

- Biz ne yapıyoruz?
- Rakı içiyorsunuz.
- Peki söyle bakayım bana: İki kovadan birine rakı, birine su doldursak ve bir eşeğin önüne koysak hangisini içer?
- Rakıyı.
Atatürk sesini hafifleterek sofradakilere fısıldamış:

- Aman neden diye sormayalım...

DALGINLIK


Neyzen Tevfik bir iki tane atmak için gazinoya girdi, bir köşeye ilişti. Bir müddet sonra garsonu çağırarak:

- Buraya bak, dedi. Yarım saat oluyor, bir rakı istedim. Sen mi unuttun, yoksa getirdin de içtim mi?Yahut hiç mi ısmarladım bilmiyorum.

BUYURUN

Neyzen Tevfik o akşam biraz fazlaca kaçırmıştı. İki yanına yalpa vura vura giderken bir aralık, yalpa vurabilecek kadar değil, iki kişinin bile yanyana geçemiyeceği kadar dar bir yola geldi.

Karşısına tanımadığı bir adam çıkmıştı.
Neyzen, Müsaade et geçeyim, dedi
Adam pek aksi bir şeydi:
- Kime kafa tutuyorsun, babalık diye haykırdı. Ben senin gibi ciğeri iki para etmez insanlara yol vermem.

Neyzen hemen kenara çeklidi:

- Ben veririm... 

O BENİ UNUTMUŞTUR!!!

Üstad Neyzen Tevfik son günlerde kendini daha fazla içkiye eğlenceye vermişti. Ahbaplarından biri:
-Fena yapıyorsun, dedi. Yarın öbür gün Allah’ın karşısına ne yüzle çıkacaksın?
- Merak etme, dedi. O beni unutmuştur, tanımaz. Senelerden beri ismini ağzıma aldığım yok.

Albert Einstein - Ego üzerine

Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil..Kavganın kazananı yoktur..Ya kaybedersiniz ya da daha cok kaybedersiniz..Önemli olan kalp kırmamak..Önemli olan yargılamadan, karşılıksız sevebilmek ve iyilik edebilmek..Haklı bile olunsa özür dileyecek kadar asil olmak..Bilge olmaktır..Egonuzu kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek..Böyle oldugu sürece tüm Dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız.

Albert Einstein

17 Şubat 2013 Pazar

Orhan Veli Kanık - İhtiyarlık

Orhan Veli'nin en sevdiğim şiiridir...

İhtiyarlık

Benim, bardağın, sürahinin
Önümüzdesin; rengin uçmuş.
Bu; eski sevdiğim bir duruş.
Elin, içinde benimkinin.

İçelim! Madem ömrümüz hoş
Geçmiş, tatmamışız ayrılık;
Madem ne bardağımız kırık,
Madem ne de sürahimiz boş.

Bir gün ikimizden birimiz
İçmek veya doldurmak için
Burada olamayabiliriz.

Şems-i Tebrizi ve 40 kuralı

1. kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

2. kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !

3. kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.

4. kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.

5. kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

6. kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.

7. kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

8. kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

9. kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

10. kural: Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

11. kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

12. kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

13. kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.

14. kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

15. kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.

16. kural:Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.

17. kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

18. kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır

19. kural:Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

20. kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

21. kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.

22. kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.

23. kural : Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz.
Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…


24. kural : Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

25. kural : Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

26. kural : Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.

27. kural : Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.

28. kural : Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.

29. kural : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin.

30. kural : Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.
Sufi kusur görmez kusur örter.

31. kural : Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

32. kural : Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !

33. kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.

34. kural : Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.

35. kural : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

36. kural : Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !

37. kural :Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.

38. kural : Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !
Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

39. kural : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.
Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.

40. kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..

Can Yücel - Asla Keşkelerim Olmadı

Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim. Ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadım. Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım. Asla keşkelerim olmadı. Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım. Karşıma bazen gerçek yüzler , bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım. Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim. Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim. Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim. Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım. Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim.. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar. Belki de içten içe sinsice güldüler.  Ama asıl unuttukları şuydu; Ben aldanmadım, aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar. Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için...Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için...Oysa ben hiç insan kaybetmedim. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar...

Ataol Behramoğlu - Öğrendim ki...

Öğrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.

Öğrendim ki...
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.

Öğrendim ki...
Hayatında nelere sahip olduğun değil
Kiminle olduğun önemli.

Öğrendim ki...
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün
Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.

Öğrendim ki...
Kendini en iyilerle kıyaslamak değil
Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.


Öğrendim ki...
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.


Öğrendim ki...
Ne kadar küçük dilimlersen dilimle
Her işin iki yüzü var.

Öğrendim ki...
Olmak istediğim insan olabilmem
Çok vakit alıyor.

Öğrendim ki...
Karşılık vermek
Düşünmekten çok daha basit.

Öğrendim ki...
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.

Öğrendim ki...
'Bittim' dediğin andan itibaren
Pilinin bitmesine daha çok var.


Öğrendim ki...
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatını kontrol eder.

Öğrendim ki...
Kahraman dediğimiz insanlar
Bir şey yapılması gerektiğinde
Yapılması gerekeni
Şartlar ne olursa olsun yapanlar.

Öğrendim ki...
Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.

Öğrendim ki...
Bazı insanlar sizi çok seviyor
Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.

Öğrendim ki...
Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz
Bazıları hiç karşılık vermiyor.


Öğrendim ki...
Para ucuz bir başarı.

Öğrendim ki...
En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.

Öğrendim ki...
Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları
Kaldırmak için elini uzatır.


Öğrendim ki...
İki insan aynı şeye bakıp
Tamamen farklı şeyler görebilir.

Öğrendim ki...
Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.

Öğrendim ki...
Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar
Daha uzun yol yürüyor.


Öğrendim ki...
Hiç tanımadığın insanlar,
iki saat içinde,
senin hayatını değiştirir.

Öğrendim ki...
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.

Öğrendim ki...
Duvarda asılı diplomalar
İnsanı insan yapmaya yetmez.

Öğrendim ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.

Öğrendim ki...
Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin
nereden geçtiğini bulmak zor.


Öğrendim ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Öğrendim ki...
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.


Öğrendim ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.


Öğrendim ki...
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.

Öğrendim ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Öğrendim ki...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

Öğrendim ki...
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.


Öğrendim ki...
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Öğrendim ki...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.


Öğrendim ki...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

Einstein - Altın değerinde 10 Öğüt



1. Merakınızın peşinden gidin
‘Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.’
Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Benim merak ettiğim neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. Bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.



2. Azim paha biçilmezdir
‘Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.’ Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.

3. Bugüne odaklanın
‘Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir.’
İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.

4. Hayal gücü güç verir
‘Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.’
Hayal gücünüz geleceğinizi belirler. Einstein şöyle der: ‘Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil’. Bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin.’

5. Hata yapın
 ‘Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.’
Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.

6. Anı yaşayın
‘Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.’
Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an şimdidir.

7. Değer yaratın
‘Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.’
Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.

8. Farklı sonuçlar beklemeyin
‘Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.’
Hergün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.

9. Bilgi deneyimden gelir
‘Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.’
Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.

10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın
‘Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz.’
Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. İkincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur!

Cemal Süreya - Kadınlar Susarak Gider

Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için.
Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez.
Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der.

Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. Ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir.

Kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar.
Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar.

Sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır.
Genellikle ne cevap alır? Abuk sabuk konuşma!
Gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır.

Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez.
Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının.
Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur.
Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.
Kadın susarak gider!

En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir.
O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir.
Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir.
Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir.
Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir.
Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider.

Ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır.
Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.

Cemal Süreya - Kadınlar Susarak Gider .

Melih Cevdet Anday - Yaşamak güzel şey




Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.


Melih Cevdet Anday

Charles Bukowski

Hayat, senin hayatın.
İzin verme itilmesine, kederli teslimiyetin içine.
Hazır ol beklediğine.
Çıkış yolu vardır elbet.
Işık var bir yerde.
Belki çok parlak değil ama def eder karanlığı.
Hazır ol beklediğine.
Tanrı sana fırsatlar sunacak.
Tanı onları ve kullan.
Ölümü yenemezsin ama yok edebilirsin yaşarken ölmeyi…
Ve sen öğrendikçe bunu yapmayı, daha da aydınlık olacak.
Hayat, senin hayatın.
Tanı onu, ona hala sahipken…
Sen muhteşemsin.
Tanrı bekler mutlu etmek için seni.

 ---
Üzülme Evlat ; kaybettim sandıkların, kurtulduklarındır belki.... Pis Moruk İtiraf Ediyor'dan alıntı...

Can Yücel - Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın!

Ne olmasını bekliyorsun? Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun? Dün akşam hayalini kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun?

Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın!

Sistem böyle çalışmıyor! Düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde tıkanıp kalacaktır!
Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın! Her şeyden önce farkına varacaksın! Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın. Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir. Kendini kandırmayacaksın!

Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin. Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir. Onu da yaşayacaksın. Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin, bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın.

Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın. Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin. Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin. Yüreğinle yüzleşeceksin. Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin.

Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin. Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın. Hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin. Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın! Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin.

İnsanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız var ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin. Ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın! Yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine, neden hayatına başlayamadığını çözeceksin. Korkularınla yüzleşeceksin.

Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens beklemeyeceksin. Aklın çalışacak, elin ekmek tutacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin. İster kocan olsun, ister oğlun, ister anan, ister baban, kimsenin sevgisiyle hükmünü birbirine karıştırmayacaksın. Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da, sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!

Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın. Birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın, bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin; kimseye dayanmayacaksın! Dünya da sensin, evren de! Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olgunlaşacaksın. Ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin. Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın, sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın. Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın. Ne olmasını bekliyorsan, sen öyle oturdukça, olmayacak. Boşuna hayal kurmayacaksın!



16 Şubat 2013 Cumartesi

Susanna Tamaro - Yüreğinin götürdüğü yere git

 


İnsanın kendi iç dünyasına bakmak istemediği zaman bahaneler bulması dünyanın en kolay şeyidir. Dıştan bir suçlu her zaman vardır. Suçun -ya da daha iyisi sorumluluğun- yalnızca bize ait olduğunu kabullenmek çok cesaret ister. Gene de sana söylemiş olduğum gibi, ilerleyebilmek için tek yol budur. Eğer yaşam bir yolsa, her zaman yokuş yukarı giden bir yoldur. ''

Susanna Tamaro - Yüreğinin götürdüğü yere git

15 Şubat 2013 Cuma

Arada bir kendimize sormamız gereken sorular var…

Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor.
Neyi özlediğini,
Kalbinin arzuladığı şeye kavuşmanın hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek istiyorum.

Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor.
… Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için
Bir aptal gibi görünme riskini göze alıp almayacağını bilmek istiyorum.

Ay’ının etrafında hangi gezegenlerin döndüğü beni ilgilendirmiyor.
Kederinin merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetlerince açılıp açılmadığın, daha fazla acı korkusundan kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.

Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek istiyorum.

Benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini bilmek istiyorum.

Bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor.
Kendi kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum.

Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum.

Her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum.

Benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını;
Bir gölün kenarında durup gümüş Ay’a “EVET!” diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.

Nerede yaşadığın ya da ne kadar paran olduğun beni ilgilendirmiyor.
Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsan,
çocuklar için yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum.

Kim olduğun, buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor.
Çekinmeden benimle ateşin ortasında durup durmayacağını bilmek istiyorum.

Nerede, kiminle, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor.
Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum.

Kendinle yalnız kalıp kalamadığını, ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum.

Oriah Mountain Dreamer
(Kanadalı Bir Kızılderili)