Önemlidir. Tembellik etmeyi bilmek lazım.
İşin özü tempodur. Yaptığından tamamen uzaklaşıp doğru zamanda mola almazsan her şeyi kaybedersin.
İster aktör ol, ister ev kadını, fark etmez…
Doruk noktalarının arasında hiçbir şey yapmadığın boşluklar olmalı. Yatağa uzanıp tavanı seyret. Bu çok, çok önemlidir…
Hiçbir şey yapmamak, çok çok önemli. Ve bu çağdaş toplumda kaç kişi
yapıyor bunu? Çok az. Bu yüzden herkes kaçık, saldırgan, öfke ve nefret
dolu.
Eskiden, evlenmeden önce, bütün perdeleri çekip yatağa
girer, üç-dört gün yataktan çıkmazdım. S.çmak için kalkar, konserve
fasulye yiyip tekrar yatağa girerdim. Üç-dört gün yatakta kalırdım.
Sonra kalkar, giyinir ve dışarı çıkardım. Pırıl pırıl bir güneş olurdu
dışarda, harikulade sesler. Güçlü hissederdim kendimi, şarj edilmiş bir
akü gibi. Ama canımı sıkan ilk şey ne olurdu, biliyor musun? Kaldırımda
gördüğüm ilk insan yüzü. Şarjımın yarısını kaybederdim o anda.
Kapitalizmle yüklü devasa, boş, aptal ve duygusuz bir yüz -
“öğütülmüş”- ve içimden, “Ahhhh, yarısını götürdü!” derdim. Yine de
değerdi ama, öteki yarısı benimdi. Evet, tembellik. Öyle derin
düşüncelere dalmaktan filan da söz etmiyorum. Serbest düşünce, bir yere
varmaya çalışmadan… salyangoz gibi. Harikuladedir!
Charles Bukowski.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder